Pazar, Haziran 20

Nabız kontrol bir ki

Nabzı atmıyordu. Yüksek olasılıkla ölmüştü, ya da çok iyi ölü taklidi yapıyordu. Doktor olduğunu söyleyerek meraklı çemberini yaran birisi geldi sonra, "Ölmüş," dedi kendinden emin bir ses tonuyla; "nabzı atmıyor". Peki kim öldürmüştü acaba bu adamı? (erkek olduğunu anlamak için doktor görüşü gerekmiyordu).

Peki kim öldürmüştü acaba bu adamı? (Bu soru tek başına bir paragraf olmayı hakediyor bence). Diyelim ki komşusu öldürmüştü ya da karısı. Ne farkeder ki aslında; elbet birisi öldürmüş, ya da eceli gelmiş ölmüş, ya da kendi kendini öldürmüştü. (intihar?) Belki de doktor olduğunu söyleyen adam öldürmüştür, hatırlasanıza ne kadar da kesin konuşmuştu. Evet, bence doktor öldürdü adamı.

Ben bunları düşünürken, veledin teki "Yerde bir şey yazıyor" dedi birden. Evet, yerde bir şey yazıyordu gerçekten: "ÇANKAYA BELEDİYESİ". Ama bu yazı bu civardaki bütün mazgalların üstünde yazan bir yazıydı, ne önemi vardı ki bunun? Yaşlı, sakallı bir amca "herhalde katilin adını yazmış kanıyla" dedi sonra. Ulan yoksa Çankaya Belediyesi adam öldürmeye mi başladı diye düşünürken, aniden farkettim yanlış yere baktığımı; belediyeyi geçince hemen sağda kırmızı büyük puntolarla "SEN" yazıyordu.

"Hayır!" dedim kendimi tutamadan, "Ben katil değilim, doktor öldürdü onu". Meraklıların hepsinin gözleri daha bir meraklanmış ve doktora çevrilmişti. Doktor, "Ben doktor değilim, hayır" dedi. Durum karmaşık bir hal almaya başlamıştı. Tüm parametreleri analiz etmek gerekiyordu. Öncelikle, önce doktorum diyip sonra bunu yalanlayan adamın (sözde doktor) bir yalancı olduğu kesindi. Sözde doktor yalancı olduğuna göre adam ölmemiş olabilirdi (sözde ölü). Adam ölmemişse ortada analiz etmeye değer bir durum olduğundan bahsetmek yanlış olurdu. Bu durumda yapılacak en sağlıklı davranış ölünün öldüğünden emin olmaktı.

Çok geçmeden bir polis geldi, "Ne oluyor burada?" dedi olaya hakim olacak gibi bir ses tonuyla. "Ölü ölmüş" dedi biri. "Belli değil" diyerek atladım hemen, "Ölünün ölmüş mü, ölmemiş mi olduğu kesin olarak belli değil memur bey, ama eğer ölmüşse bu sözde doktor öldürmüştür kesin" dedim sonra. "Çekilin bakiym" dedi polis, adamın nabzını tuttu sonra ve "ölmüş" dedi. Ölmüş derken kullandığı ses tonu sözde doktorun ölmüş derkenki ses tonuyla neredeyse aynıydı. Bu adam da polis kılığına girmiş sözde bir polis miydi yoksa?

Kafam iyice karışmıştı, her şey birer birer sözdeleşiyordu. Ortadaki tek gerçek, ortada atmayan bir nabızla yatan bir adamın varlığıydı. Sonra ilginç bir şey oldu: sözde doktor aniden koşmaya başladı, sözdeliği meçhul polis de ardından koşmaya başlayacaktı ki ayağı ölüye takıldı ve kırıldı. Kırılan ölünün bacağıydı, diz kapağından aşağısı tamamen kırılmış, kopmuş; pahalı bir kumaştan yapıldığı her halinden belli olan pantolonun dışına çıkmıştı. İnsan bacağına hiç benzemiyordu üstelik, daha önce hiç ölü bacağı görmemiş olduğumdan, demek ki ölülerin bacakları böyle oluyor diye düşünmeye başlamıştım. Derken üçüncü paragraftaki velet tekrar sahneye geldi, kırılmış bacağı yerden aldı, birkaç saniye inceledikten sonra "tahta bu" dedi sırıtkan bir gülümsemeyle. Velet kahkahalar atarak tahta bacağı sağa sola sallamaya başlamıştı. Unutulmuş polis düştüğü yerden kalkmaya çabalıyordu ki sözde doktor tekrar dahil oldu sahneye, veledin elinden tahta bacağı kaptığı gibi tekrar koşmaya başladı.

4 yorum:

  1. öncelikle hayırlı uğurlu olsun.

    abi öykünün gidişatı çok harika gibiydi de, sonu yarım mı kaldı, eksik mi kaldı, bir sonuca varamadık yavu, bir birşeyler daha olsaydı keşke.

    hem neyin yarım, neyin tam olduğunu nereden bileceksin?

    herneyse, çok zevklice okuyordum da erken bitti diyeyim en azından.

    selamlıyorum.

    YanıtlaSil
  2. sağolun varolun.

    abi haklısın, hikayenin sonu yok gerçekten. ilk başta vardı ama o sonu hiç beğenmemiştim. kötü bir sonu olmasındansa sonsuz olmasını yeğ tuttum. bundan sonraki aşamada başsız ve ortasız hikayelerimle fırtınalar estirmeyi düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  3. teşekkürler aboskal. esasında ben bu hikayeyi sırf can sıkıntısından kendimi eğlendirmek için 2001 yılında yazmıştım. daha sonradan bulduğumda hoşuma gitti bununla başlamak istedim.

    fakat senin ve cyrano'nun zihin açıcı soru ve yüreklendirici yorumları neticesinde hikayeye devam etme kararı veriyor, tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum. aklıma genel bir akış ve bir bölüm daha geldi. bütün bölümlerin kaba taslağını bitirince bölüm bölüm devam edeceğim. saygılar, sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. hobaa dışarıdan yorum alıyomuş iyi.

    bi ara benim de canım sıkıldığında buna benzer bir hikaye yazmıştım bilirim. bunları bitirmesi bir hayli zor oluyor.yazdıkça açılıyor işin ucunu kaçırıyosun.

    YanıtlaSil