Çarşamba, Temmuz 14

Aya Baktım Seni Gördüm, Sana Baktım Ayı Gördüm

Hemen hemen bütün kaleciler, kalelerinin çok fazla yukarısından dışarıya çıkan toplara bile -şöyle hafifçe de olsa- zıplarlar. Bu davranışın, "Ulan ya aniden gökten yere doğru bir rüzgar çıkarsa, ya 30 metre yukarıdaki top aniden rotasını değiştirme kararı alıp kaleye doğru gelmeye başlarsa" türü paranoyak kaygılardan kaynaklanmadığı çok açık. Bilinçsizce yapılıyor sanırım ve nedenini anlamak çok kolay değil gerçekten. "Farkettim, kaleye şut çektin. Ama ben buradayım. Burada ve görevimin başındayım. Kalemin yılmaz bekçisiyim. Anlı şanlı file koruyucusuyum ben." gibi bir anlama geliyordur belki. Belki de değildir. Belki de kalecilerin ustalarından görerek sürdürdürdüğü bir davranıştır. Kaleciliğin şanındandır.

Bu enteresan durumdan benim için daha da enteresan olan şey ise, yıllardan beri belki binlerce maç seyretmiş ve bu davranışa yüzlerce kez şahit olmuş olmama rağmen bu davranışın varlığını ancak "Winning Eleven" adlı futbol oyununu oynamaya başladığım günlerde, oyun içerisindeki kalecinin kalenin 30 metre (150 pixel) üzerinden giden topa zıplamasına şahit olmamla farkedebilmem. Canlı ve kanlı insanların bir huyunu, ancak 0 ve 1'lerden oluşmuş simule bir kalecinin bu huyu simule ettiği anda görebilmem. "Tabbi ya, kaleciler gerçekten de hep bu hareketi yaparlar lan, nasıl da farkedememişim yıllardır" demem. Ben bunları düşünürken golü yemem, maçın uzatmalara gitmesi, uzatmalarda gol olmayınca penaltılara kalması.. Neyse.

Buna benzer hassikiğğrr durumları en çok çizgifilm seyrederken başımıza geliyor herhalde. Çizgifilmdeki kedi köpeklerin değişik hareketlerini gördüğümüzde mesela, ulan diyoruz, köpekler gerçekten de kuyruklarını böyle sallarlar. Normal kedi köpeklerin rol aldığı filmlerde ise bu tür ayrıntılar aynen gerçek hayatta olduğu gibi gözümüzden kaçıyor.

Gerçeğe çok yakın, normal bir filmden güçlükle ayırdedilebilecek görüntüler içeren çizgifilmler yapmak da bu yüzden garip işte. Klasik çizgifilmin altın yumurtlayan bu soyutlama tavuğunu kesip atmak gibi bir şey. Sanatın ve teknolojinin sınırlarını zorlamak takdire şayan ama ortaya çıkan eserleri seyrederken "vay be adamlar nasıl yapmış lan, gerçek kibin" demekten öteye gidemiyor, bir müddet sonra sıkılıyoruz hatta.

Özetlemek gerekirse, insanoğlu herşeyden sıkılıyor arkadaş. Altımızdaki araçlarla galaksiler arasında fink atarken bile sıkılacağız lan.

1 yorum:

  1. saolasın
    ben kaybetmeyi seçeni ben kzanmak için uğraşmam ;)

    YanıtlaSil