Çağımızın birçok bilimadamı insanların çok eskiden şimdiki gibi iki ayak üstünde yürümediklerini ve ayağa kalkışın bugünkü insanoğlunun oluşumunda önemli bir dönüm noktası olduğunu "evrim teorisi" adı verilen bir teori çerçevesinde beyan ediyor. Peki bu değişikliğe insanoğlu nasıl bir tepki göstermiş? Milyonlarca yıldan sonra ayağa kalkmak kolay olmuş mu? Ayağa kalkmadan geçen milyonlarca yılda edinilen kültürün yok olması mümkün mü? Özet olarak, ayağa kalkmaya ayak uydurabildik mi? İşte yine bir yığın cevaplanmamış soru bizleri bekliyor.
Gelin bu soruların cevabını kültürümüzün aynaları olan halk deyişlerimiz ve günlük cümlelerimizde arayalım.
Akılsız başın cezasını ayaklar çeker
Bu atasözünden "Akıllı kişiler ayaklarını fazla kullanmak zorunda kalmazlar" anlamı çıkıyor. Yani yürümek aptallık olarak addedilmiş. Enteresan.
Hazır ayağa kalkmışken
Bu da hep beraber oturulan bir topluluk içersinde birisi ayağa kalktığında ona belki de saatlerdir yapmayı beklettiği işi buyuranın sözüdür. Ayağa kalkmanın çok meşakkatli bir iş olduğu, bir topluluk içerisinde ayağa kalkan kişi sayısını minimumda tutmanın o topluluğun enerjisini efektif kullanmanın bir gereği olduğu anlatılmak istenmiş.
Ayakta koyduk
Oturan kişiler ayakta kalanlarla bu şekilde terbiyesizce dalga geçerler. Ayaktaki kişinin, "Medeni insan ayağa kalkmış insandır; sizi ilkel yaratıklar." tarzındaki çıkışlarının oturanlar üzerindeki etkisi sıfırdır. (Hatta gülüşmeler daha fazla artmıştı.)
Ayaklanma
Başkaldırma, isyan etme gibi anlamları karşılamak için bu kelimenin seçilmiş olması ayaklanmaya karşı duyulan tepkinin bir başka göstergesidir. Bir yerde bir ayaklanma var ise onun bastırılması gerekir. insanoğlu ayaktayken tehlikeli, otururken melektir.
Ayak yapıyor yavşak
Birisinin hileci hurdacı olduğunu ifade etmek isteyen halkımızın kullandığı bu tabir, seviyesiz üslûbuna karşın ayak konusundaki görüşlerimizi özetlemesi bakımından değerli.
"Annemle oturuyorum", "20 senedir burada oturuyoruz"
Oturmayı "yaşamak" olarak algılamışız. Tersten bakarsak ayakta durmak ölüm. Ayrıca evlerde "oturma odası" adında bir oda olmasına rağmen, "yürüme odası", "zıplama odası" gibi odaların olmadığını hatırlatırım.
"İşleri bi oturtayım, söz"
Tabii tabii.. (Şey.. pardon!) Bu cümleden de oturma'nın "hale yola koymak" anlamına geldiğini anlıyoruz.
Bütün bu veriler mantık süzgecinden geçirildiğinde oturmanın "huzur", "rahatlık", "sakinlik" gibi anlamlar taşıdığını, insanoğlunun ancak daha huzurlu, daha sakin ve daha rahat oturabilmek uğruna ayağa kalktığını söyleyebiliriz. Şimdi asıl soruyu soralım o zaman: Peki değdi mi?..
Bu soru sanırım uzunca bir süre daha cevapsız kalacak. En iyisi şu halk manisine kulak vererek bitirelim:
Pınar başı pıtırak
Gel beraber oturak
Bir sen söyle bir de ben
Bu sevdadan kurtulak
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder